Telefon
WhatsApp
  • 15 Şubat 2021, 09:43
İşveren Sorumluluk Sigortası

İŞVEREN SORUMLULUK SİGORTASI

 

Özet

İşveren mali sorumluluk sigortası, sosyal sigortaların ya hiç uygulanmayışı ya da sosyal sigortaların verdiği teminat limitlerinin iş kazası sonucunda oluşan zararları tam olarak karşılamayacak düzeyde tutulmuş olmasının doğal bir sonucudur. Ülkemizde de, iş kazasına uğrayan ya da meslek hasatlığına tutulan işçinin uğramış olduğu zararlar SGK Başkanlığınca karşılansa dahi işverenin iki açıdan sorumluluk riski bulunmaktadır. Birincisi, Kurum tarafından işçinin karşılanmayan zararlarından işverenin sorumluk riski, ikincisi, Kurum tarafından işçiye yapılan yardım ve ödemeler rücuyu tabi ise bu durumda da işverene rücu edilebileceği hallerde işverenin sorumluluk riski bulunmaktadır. İşte işveren sorumluluk sigortası, işverenin, bu sorumluluk risklerini teminat altına alan bir sorumluluk sigortasıdır. Kısaca işveren sorumluluk sigortasında riziko, işçinin iş kazasına uğraması veya meslek hastalığına tutulması durumunda işverenin işçisine ve SGK Başkanlığına karşı olan sorumluluğudur.

 

Giriş

Sanayi devrimiyle birlikte sanayi makinelerinin geliştirilmesi ve bu makinelerin yeni iş alanlarında üretime konulması beraberinde birçok sosyal problemi de getirmiştir. Bu problemlerin asgari düzeye indirilmesi için iş hukukuyla ilgili olarak çeşitli mevzuatlar yürürlüğe konulmuş ve mevzuatlar ile işverenlerin bu konudaki sorumlulukları düzenlenmiştir. Ülkemizde de sanayileşmenin beraberinde getirdiği bazı problemleri azaltıcı olmaya yönelik mevzuat çalışmaları yapılarak, işverenlerin yükümlülük ve sorumlulukları ile çalışanların hakları ve sosyal güvenlikleri bazı kayıt ve koşullara bağlanmıştır. Batı dünyasında sanayileşmenin beraberinde getirdiği yenilikler ve değişikliklerden doğan ihtiyaca cevap vermek amacıyla ilk kez 1880 yılında Londra’da işveren sorumluluk sigortası yapmak üzere Employers Liability Insurance Corporation adlı bir firma kurulmuştur[1].

Çağımızın bilimsel ve teknolojik gelişmeleri, çalışma hayatında karşılaşılan ilerlemeler ve değişmeler; üretim sektörlerinin hızını ve karmaşıklığını artırdığı gibi iş kazaları ve meslek hastalıklarını da nicelik ve nitelik açısından etkilemektedir.

İş hukukunun temel amaçlarından biri çalışma ortamının çalışanlar bakımından insanileştirilmesidir. Günümüzde, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınmaması sonucunda meydana gelen iş kazalarının önlenmesinde işverenin sorumluluklarının kapsamı ve bu sorumluluğa aykırılığın hukuksal sonuçlarının düzenlenmesinde geleneksel sorumluluk/kusur sorumluluğu hukuku kuralları yetersiz kalmaktadır[2]. Bu nedenle artık, işverenin iş kazalarından kaynaklanan hukuki sorumluluğunun temeli ve sınırları değerlendirilirken konuya insan hayatının kutsallığı, iş sağlığı ve güvenliğini sağlama borcunun insan hayatıyla bağlantısı da göz önünde bulundurulması gerektiği anlayışı hakim olmaya başlamıştır.

 Bu çerçevede ülkemizde de; 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 4. ve 5. maddeleri işverenin yükümlülüklerini, 19. madde de çalışanların yükümlülüklerini çağdaş anlayışla daha ayrıntılı ve somut olarak ortaya koymuş ve kusur sorumluluğunun sınırlarını kusursuz sorumluluğun sınırlarına yaklaştırmıştır. Türk Borçlar Kanununun 417/2. maddesi, Anayasa ve 6331 Sayılı Kanun hükümleri objektifleştirilmiş kusur sorumluluğu ilkesi gereğince işverenin yükümlülüğünü ve sorumluluğunu oldukça genişletmiştir.

Ülkemizde, işçilerin iş kazaları veya meslek hastalığına yakalanmaları nedeniyle uğramış oldukları zararların giderilmesi 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda düzenlenmiştir. Fakat işçilerin iş kazaları veya meslek hastalığına yakalanmaları nedeniyle uğramış oldukları zararların tamamı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca karşılanmamaktadır. Sosyal sigorta teminat limitlerinin iş kazaları veya meslek hastalığı nedeniyle oluşan zararları tam olarak karşılamaktan uzak olması ve hem de Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kusurlu işveren aleyhine rücu hakkına sahip olması, işveren sorumluluk sigortasının uygulama alanın her geçen gün daha da genişlemesine neden olmuştur. 

Tüm bu açılımlar, işveren sorumluluk sigortasının günümüzdeki önemini açıkça ortaya koymaktadır. Bu çalışmayla işveren sorumluluk sigortası inceleme ve değerlendirme konusu yapılmıştır. Çalıştırdığı kimselerin bir iş kazasına uğramaları halinde sorumluluk riskine maruz kalan işveren, yasal sınırlar içinde bu sorumluluk riskini işveren sorumluluk sigortası ile sigorta ettirebilir.  

   1. İŞVERENİN İŞ KAZASINDAN DOĞAN SORUMLULUĞUNUN NİTELİĞİ

İşverenin iş kazasından kaynaklı sorumluluğu 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda düzenlenmiştir[3]. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda da iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili olarak sürekli bir biçimde işverenin sorumluluğu ilkesine vurgu yapılmış ve işverenlerin sorumluluğunun hangi çerçeveyle sınırlı olduğuna ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Yargıtay içtihatlarına bakıldığında ise, işverenlerin iş kazalarından doğan hukuki sorumluluğunun uygulamada tartışmalı bir konu olduğu görülmektedir. Bu konudaki görüşler, kusur sorumluluğu ile kusursuz sorumluluk olarak ikiye bölünmüş durumdadır[4]. Bununla beraber son dönem yargı kararlarında kusurun objektifleştirilmesi yaklaşımının benimsendiği görülmektedir[5].

   Eski Borçlar Kanununun 332. maddesinin karşılığı olarak çağdaş yaklaşımla düzenlenen 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 417. maddesinin 2. fıkrasında; "İşveren, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçilerde iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlü" olacağı belirtilerek, İş Kanununun mülga 77/1. maddesiyle bütünlük sağlandığı gibi 3. fıkrasında; "İşverenin yukarıdaki hükümler dahil kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabi" olduğu hükme bağlanmak suretiyle, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğun hukuki niteliği konusunda tartışmalar sona erdirilmiş, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan ölüme ve vücut bütünlüğünün zedelenmesine veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmininde sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 4. ve 5. maddeleri işverenin yükümlülüklerini, 19. madde de çalışanların yükümlülüklerini çağdaş anlayışla daha ayrıntılı ve somut olarak ortaya koymuş ve kusur sorumluluğunun sınırlarını kusursuz sorumluluğun sınırlarına yaklaştırmıştır. 6331 Sayılı Kanun'un 4. ve 5. maddeleri ile buna uygun olarak çıkarılan iş sağlığı ve güvenliği yönetmelikleri hükümlerini işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirmek gerekmektedir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır. Öte yandan objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştüremez. Çünkü, bazı istisnalar dışında işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Ancak Türk Borçlar Kanununun 417/2. maddesi, Anayasa ve 6331 Sayılı Kanun hükümleri objektifleştirilmiş kusur sorumluluğu ilkesi gereğince işverenin sorumluluğunu oldukça genişletmiştir[6].

İşvereni, zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluktan kurtaracak olan durum, fiil ile meydana gelen zarar arasındaki uygun illiyet bağının kesilmesidir. Kusursuz sorumlulukta olduğu gibi kusur sorumluluğunda da illiyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin ve üçüncü kişinin ağır kusuru nedenleriyle kesilebilir. Uygun illiyet bağının kesildiğinin işveren tarafından ispatı halinde, işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir[7].

 

   1. İŞVEREN SORUMLULUK SİGORTASI

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile bir olayın iş kazası sayılabilmesi için kişi, yer ve zaman bakımından sınırlandırmalar getirilmiştir[8]. İşçilerin iş kazaları veya meslek hastalığına yakalanmaları nedeniyle uğramış oldukları zararların giderilmesi 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda düzenlenmiş ve bu sorumluluk Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na aittir[9]. Fakat işçilerin iş kazaları veya meslek hastalığına yakalanmaları nedeniyle uğramış oldukları zararların tamamı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca karşılanmamaktadır[10].

Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmeyen ve Sosyal Sigortalar Kanunu ile teminat altına alınan zararlar dışında işverenin bünyesinde çalışan işçinin uğramış olduğu zararların tazmin sorumluluğu işveren sorumluluk sigortası ile teminat altına alınabilmektedir[11].

27.04.1983 tarihinde yürürlüğe giren İşveren Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ile işyerinde meydana gelebilecek iş kazaları sonucunda işverene terettüp edecek hukuki sorumluluk nedeniyle işverene bir hizmet akdi ile bağlı ve Sosyal Sigortalar Kanununa tabi işçiler veya bunların hak sahipleri tarafından işverenden talep edilecek ve Sosyal Sigortalar Kurumu'nun sağladığı yardımların üstündeki ve dışındaki tazminat talepleri ile yine aynı Kurum tarafından işverene karşı iş kazalarından dolayı ikame edilecek rücu davaları sonunda ödenecek tazminat miktarlarını, poliçede yazılı meblağlara kadar temin edilmektedir.

Kısaca işveren sorumluluk sigortaları, işverenin Sosyal Sigortalar Kanununa tabi çalışanlarına karşı olan sorumluluk riskini temin etmekte olup[12], sigorta ettiren işverenin var ise tali müteahhitleri ve taşeronları, alt taşeron çalışanları ayrıca sigorta ettiren işveren tarafından beyan edilirse, sigorta kapsamına sözleşmede belirtilmek ya da ek bir zeyilname ile alınabilirler[13].

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 11. Maddesine göre araçlarda işyeri kapsamında kabul edildiğinden işçinin görev bölgesine gitmek üzere yola çıkmış olması sebebiyle meydana gelen kazalarda iş kazası kabul edilmekte ve işveren iş sözleşmesi gereğince sorumlu bulunmaktadır. İşveren sorumluluğu açısından, işin ifasını kendi araç ve işçisiyle yapması ile taşıma sözleşmesine bağlı olarak başkasına yaptırmasında fark bulunmamaktadır. Bu nedenle bu ve benzeri durumlarda ki işverenin sorumluluk riski, ek teminat ile işveren sorumluluk sigorta teminatı kapsamına alınabilir[14]

   1. İşveren Sorumluluk Sigortası Sözleşmesi ve Unsurları

İşveren sigorta sözleşmesinin kurulmasının temel unsurları, sigortacı, sigorta ettiren/işveren, azami iyiniyet, sigorta menfaati, riziko, sigorta bedeli ve primdir.

   1. Sigorta Sözleşmesi v e Tarafları

İşveren sorumluluk sigortası sözleşmesinde de diğer sigorta sözleşmelerinde olduğu gibi, iki taraf, sigortacı ve sigorta ettiren bulunur. Fakat sigorta sözleşmesinin meydana gelebilmesi için sigorta sözleşmesinin bir tarafı sigortacı diğer tarafı işveren olmalıdır.

İşveren sorumluluk sigorta sözleşmesinin geçerli olması için herhangi bir şekil şartı aranmamaktadır. Sigorta ilişkisinin doğması için sigortacı ile sigorta ettiren işverenin sözleşmenin zorunlu unsurları üzerinde yazılı veya sözlü olarak anlaşmaları yeterlidir[15]. Fakat sözlü şekilde yapılan sigorta sözleşmelerinde ispat sorunu ile karşılaşılabilir. Sigorta poliçesinin bulunmadığı hallerde sigorta sözleşmesinin ispatı hakkında özel hüküm olamadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır. Bu nokta da; ticari defterler, tarafların beyanları gibi delillerden yararlanılarak sözleşmenin varlığı ispat edilebilir[16].

    2. Azami İyiniyet

İşveren sorumluluk sigorta sözleşmeleri de iyiniyete dayanan sözleşmelerdir. Hem sigortacı hem de sigorta ettiren işveren sigorta sözleşmesine ilişkin tüm hususları açıklamakla yükümlüdür[17]. Azami iyiniyet, işveren sorumluluk sigortasının düzenlenmesi sırasında, sözleşmenin devamı süresince ve rizikonun meydana gelmesi halinde de olması gereken esaslı bir unsurdur.

Sigortalı işveren, kendisi tarafından bilinen, sigorta konusu rizikonun tayininde, tespitinde ve sigortacı tarafından değerlendirilmesinde önem arz edecek konuları sigortacıya açıklamakla yükümlüdür. Aksi takdirde, sigortacı, sigorta sözleşmesini dilerse tamamen iptal edip geçersiz sayabileceği gibi dilerse de daha yüksek prim ve bazı özel şartlar konulmak suretiyle devamda ettirebilir. Azami iyiniyet ilkesine riayet, sigorta sözleşmesi devam ederken rizikoyla ilgili olarak meydana gelebilecek bütün değişikliklerinde sigorta ettiren işveren tarafından sigortacıya bildirmesini de kapsar [18].

 

   3. Sigorta Menfaati

İşveren sorumluluk sigorta sözleşmesinin diğer bir esaslı unsuru da sigorta menfaatidir. Sigorta hukukunda, sigorta menfaati, maddi nitelik taşıyan, para ile ölçülebilen hukuki menfaatleri kapsar. Önemli olan, söz konusu değerin sigorta teminatına alınmasında kişinin bir menfaatinin bulunmasıdır. Fakat her türlü menfaatin sigorta edilmesi de mümkün değildir. Bir menfaatin sigorta edilebilmesi için, yasal olarak geçerlilik taşıması, kanuna ve ahlaka aykırılık, taşımaması gerekir[19]

   6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunun 1408. Maddesine göre, sigorta sözleşmesinin yapılması anında, sigortalanan menfaat mevcut değilse sigorta sözleşmesi geçersizdir. Sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olan menfaat, sigorta süresi içinde ortadan kalkarsa, sigorta sözleşmesi o an itibariyle geçersiz olur.

Fakat işveren sorumluluk sigortası bir sorumluluk sigortası olduğundan, sigorta menfaati, mal sigortalarında ki gibi katı bir unsur değildir. İşveren sorumluluk sigortası, işyerinde meydana gelen iş kazalarından dolayı işçinin veya hak sahiplerinin uğrayacağı zararlar nedeniyle sigortalı işverenin hukuki sorumluluğunu teminat altına aldığından, işveren sorumluluk sigorta sözleşmesi düzenlenirken sigorta menfaat ilişkisinin varlığını tespit diğer sigorta konularına göre çok daha basittir[20].    

   4. Riziko

Her sigorta gerçekleşip gerçekleşmeyeceği önceden bilinmeyen tehlikelere yani rizikolara karşı teminat sağlar[21].  Riziko, sigortacılık dilinde, bir kimsenin para ile ölçülebilir menfaatini tehdit eden gerçekleşme olanağı bulunan ancak kesin olmayan tehlikedir[22]. Yani riziko, genel olarak gerçekleşmesi muhtemel ve zarar veya başkaca uygun olmayan bir hal ve ihtiyaç doğuran bir olaydır. Münhasıran sigorta sözleşmesinin taraflarının, bilhassa sigorta ettirenin iradesine bağlı bir olay rizikoyu teşkil edemez[23]. Riziko teriminin sigorta   hukukunda taşıdığı anlam, günlük dilde kullanıldığından farklıdır. Hatta ‘riziko’ terimi ile ‘sinistr’ terimi arasında da farklılık vardır. Sinistr, rizikonun gerçekleşme şeklidir[24].

Sigorta sözleşmelerinde, sigorta ettirenin prim ödeme borcuna karşılık sigortacının riziko taşıma borcu bulunmaktadır. Sigortacının rizikoyu taşıma/sigorta himayesi borcunun doğması için öncelikle sigorta sözleşmesinin kurallara uygun bir biçimde yapılmış olması ve sigorta ettirenin prim ödeme borcunu tamamını veya ilk taksitini ödemiş olması gerekir[25].

Bir sorumluluk sigortası olan İşveren sorumluluk sigortasında risk, sorumluluktur. İşveren sorumluluk sigortası ile sigortalı/işveren, sorumluluğunu kabul etmekte, fakat sorumluluğu neticesinde meydana gelecek zararı karşılama ve tazminat ödeme borcunu sigortacıya devretmektedir[26].   

İşveren sorumluluk sigortasında riziko ise, işçinin iş kazasına uğraması veya meslek hastalığına tutulması durumunda işverenin işçisine karşı olan sorumluluğudur. İşçinin SGK Başkanlığınca karşılanmayan zararları için yapılan bu sigorta türünde riziko, işçinin iş kazasına uğraması veya meslek hastalığına tutulması hallerinde işverenin işçisine karşı olan sorumluluğudur. Bu sigorta türünde sigortacının, SGK Başkanlığınca karşılanmayan zararları riziko içerisinde kabul edilerek karşılanması gerekir[27].

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27.9.2017 Gün 2016/7325 E. Ve 2017/4774 K. Sayılı İçtihadı ile işveren sorumluluk sigorta poliçesinde sigorta şirketinin sorumluluğunun genel şartlarda var olan ve işverene mutlaka bir hizmet sözleşmesiyle bağlı olma şartının, sigortalının adresi ve faaliyet alanı yazılı işyerindeki mutat işletme faaliyetleri sırasında ve poliçe süresi içerisinde SGK'ya tabi olarak çalışan personelin sadece mutat olarak yaptıkları işin ifasına bağlanarak genişletildiğinden bahisle asıl işveren-alt işveren ilişkisi içinde yer alan da dahil olmak üzere mutat faaliyet alanı içinde iş yapan herkesin bu sigorta poliçesinin teminatı kapsamı içinde olduğu kabul edilmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 13.01.2016 Gün 2015/14931 E. Ve 2016/269 K. Sayılı İçtihadı ile kaza geçiren stajyerin sol el işaret parmağını kaybetmesi neticesinde oluşan rizikonun 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu uyarınca iş kazası sayılacağı, rizikonun teminat kapsamında kaldığını kabul edilmiştir.

Sigorta sözleşmesinde sigortalı işyerinde işçi sayısının 51 olarak belirtildiği, bilahare zeyilname ile 52 olarak gösterildiği, zeyilnamede işçilerin isimlerinin tek tek yazıldığı, ancak isimler arasında iş kazası geçiren işçinin yer almadığı, kaza tarihinde işyerinde çalışan işçi sayısının SGK kayıtlarına göre 74 olduğu işverenin kaza tarihinden sonra 16 işçi ile birlikte kaza geçiren işçiyi sigorta kapsamına soktuğu olayda; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 19.10.2015 Tarih, 2015/3608 E. ve 2015/10708 K. Sayılı İçtihadıyla, somut olayda zeyilnamelerle sigorta kapsamında oluşan çalışanların isimleri bildirilip primlerinin de belirtilmek suretiyle sigorta kapsamına alındığının ve davaya konu rizikoda zarar gören çalışanın riziko tarihinde teminat kapsamında olmadığını belirtmiştir. 

Şayet işveren sorumluluk sigorta sözleşmesinde tek tek isimler belirtilmeyip genel olarak çalışan sayısının belirtildiği durumlarda iş kazasına uğrayan işçinin belirtilen çalışan sayısının içerisinde yer almadığının ispatı sigortacıya aittir.

Rizikonun gerçekleşme anı, sigorta sözleşmesine konulan şartlara göre, sigortacının işçi tarafından işveren aleyhine açılan tazminat davasına katılma zorunluluğu bulunup bulunmadığına göre değişmektedir. SGK Başkanlığı’nın işverene karşı açacağı rücu davası Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21. Maddesinin 4. Fıkrası koşullarına tabi olup, böyle bir davanın açılması halinde poliçe genele şartlarına göre, sigortacının söz konusu davaya katılma zorunluğunun bulunup bulunmamasına göre riziko ve muacceliyet tarihi değişecektir [28]

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22.3.2016 Gün 2015/9753 E. Ve 2016/3163 K. Sayılı İlamında; “…Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken, 6762 Sayılı TTK'nın 1292. maddesine göre, sigorta ettiren kimse sigortanın taallük ettiği rizikonun gerçekleştiğini haber aldığı tarihten itibaren beş gün içinde sigortacıya haber vermeye mecburdur. Bu müddet, üçüncü şahsın sigortalıya karşı dava açması halinde sigortacıya sigortalının müdafaasına yardım etmeye mecbur tutan mesuliyet sigortalarında sigortalının tebligat üzerine davayı öğrendiği, sigortalının üçüncü kişiye vereceği tazminatın sigortacı tarafından ödenmesine ait mesuliyet sigortalarında ise hakkındaki mahkeme kararının kesinleştiğini sigortalının öğrendiği veya dava olmaksızın yahut dava neticesi beklenmeksizin üçüncü şahsa sigortalının para ödemiş olması halinde parayı ödemiş olduğu tarihten başlar.

Bu itibarla, rizikonun dava açılmakla gerçekleştiği, dava açılması ile de davalı sigorta şirketine yapılan ihbarın zamanında olduğu ve bu sebeple de davalı sigorta şirketinin davacı şirketin dava dışı işçiye olay tarihinden itibaren faiziyle ödediği miktardan sorumlu bulunduğu kabul edilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, riziko tarihi yanlış belirlenmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüyle Dairemizin 11.5.2015 gün 2015/1394 Esas – 2015/6704 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, hükmün davacı yararına bu sebeple bozulması gerekmiştir…” denilmektedir.

 

 

  5. Sigorta Bedeli

İşveren sigorta sözleşmelerinde, sigorta bedeli, sigorta sözleşmesinde gösterilen ve rizikonun gerçekleşmesi durumunda sigorta değerini geçmemek kaydıyla sigortalıya ödenecek olan azami tutarı ifade eder.

İşveren sorumluluk sigortasında da, sigortacının sorumluluğunun, poliçede belirtilen teminat miktarı ile sınırlı olması kuralı geçerlidir. Ülkemizde işveren sorumluluk sigorta teminatları kişi başına bedeni ve kaza başına bedeni olacak şekilde ayrı ayrı tespit edilmektedir. Uygulamada kaza başına bedeni genellikle kişi başına bedeninin 4 katı olmaktadır.  

İşveren Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 1. maddesinde; poliçenin işverene karşı iş kazalarından dolayı ikame edilecek davalar sonunda ödenecek tazminat miktarlarını, poliçede yazılı meblağlara kadar temin edeceği, sigortacının ayrıca bu sigorta ile ilgili olarak bir dava açılması halinde hükmolunan mahkeme masrafları ile avukatlık ücretlerini ödemekle yükümlü olacağı ve hükmolunan tazminatın sigorta bedelini geçmesi halinde sigortacının avukatlık ücreti dahil dava masraflarına ancak sigorta bedeli nispetinde iştirak edeceği düzenlenmiştir.

İşveren sorumluluk sigortasında da, bu sigorta için bir dava açılması halinde, mahkemece hükmolunan tazminat sigorta bedelini/sigorta limitini geçerse, sigortacı avukatlık ücreti dahil dava masraflarını tazminat oranı dahilinde ödeyeceğinden, sigortacının harç, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinden sigorta bedelinin/limitinin hükmolunan tazminata oranı dahilinde sorumlu tutulması gerekir.

Fakat, İşveren Sorumluluk Sigortası Genel Şartları kapsamında, sigorta şirketinin sorumluluğu hükmolunan mahkeme masrafları ve avukatlık ücreti ile sınırlı olup, bir başka deyişle mahkemece karşı taraf lehine hükmedilen yargılama gideri ve vekalet ücretinden sigortacının sorumluluğu bulunmaktadır. Sigorta ettiren işverenin kendini vekil ile temsili durumlarında, kendi vekili ile olan vekalet ilişkisi çerçevesinde düzenlenen serbest meslek makbuzundaki bedeller yine sigorta teminatı kapsamında değildir.

   6. Prim (Sigorta Ücreti)

İşveren sorumluluk sigorta sözleşmesi ivazlı bir sözleşmedir. Sigorta ettiren işveren, teminat altına almak istediği riski sigortacıya devrederken bu devrin karşılığını sözleşmenin diğer tarafı olan sigortacıya öder[29]. Yani işveren sorumluluk sigorta sözleşmesinde de, taraflar, kural olarak risk ve sorumluluğu dengeli bir biçimde paylaşır. Bu paylaşıma ‘Sorumluluğun Eşitliği İlkesi’ denir. Sigorta ettiren işverenin prim/sigorta ücreti ödeme borcu, bu eşitliğin sonucudur[30]. Sigortacının sigorta himayesi sağlama yani riziko taşıma taahhüdünün karşı edimini sigorta ettiren işverenin prim ödeme borcu teşkil eder[31].

Sigorta primi, peşin olarak ödenebileceği gibi, taksitlerde bölünebilir (TTK. Md.1430/1). İşveren sorumluluk sigortası sözleşmelerinde, sigorta priminin tamamının, primin taksitle ödenmesi kararlaştırılmışsa peşinatın (ilk taksit) akit yapılır yapılmaz ve en geç poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerekir. Aksi kararlaştırılmadıkça, prim veya peşinat ödenmediği takdirde poliçe teslim edilmiş olsa dahi sigortacının sorumluluğu başlamaz ve bu husus poliçenin ön yüzüne yazılır.

Sigorta ettiren, sigorta primini veya primin taksitle ödenmesi kararlaştırıldığı takdirde peşinatını, sigorta poliçesinin teslim edildiği günün bitimine kadar ödemediği takdirde temerrüde düşer ve prim borcunu temerrüde düştüğü tarihi takip eden 30 gün içinde dahi ödemediği takdirde sigorta sözleşmesi hiç bir ihtara gerek olmaksızın feshedilmiş olur. Prim ödenmemiş olmasına rağmen poliçenin teslimi ile sigortacının sorumluluğunun başlayacağının kararlaştırıldığı hallerde, bu bir aylık sürenin ilk 15 gününde sigortacının sorumluluğu devam eder.

Primin taksitle ödenmesi kararlaştırıldığı takdirde, taksitlerin kesin ödeme zamanı, miktarı ve vadesinde ödenmemesinin sonuçları poliçe üzerine yazılır veya poliçe ile birlikte yazılı olarak sigorta ettiren işverene bildirilir. Sigorta ettiren işveren, kesin vadeleri poliçe üzerinde belirtilen ya da yazılı olarak kendisine bildirilmiş olan prim taksitlerinin herhangi birini vade günü bitimine kadar ödemediği takdirde temerrüde düşmüş sayılır. Sigorta ettiren işveren, prim borcunu temerrüde düştüğü tarihi takip eden 15 gün içinde ödemediği takdirde sigorta teminatı durur. Rizikonun gerçekleşmemesi kaydıyla, teminatın durduğu süre içinde prim borcunun ödenmesi halinde teminat durduğu yerden devam eder. Sigorta teminatının durduğu tarihten itibaren 15 gün içerisinde prim borcunun ödenmemesi halinde, sigorta sözleşmesi hiç bir ihtara gerek olmaksızın feshedilmiş olur.

Sigorta poliçesinin ön yüzüne yazılması kaydıyla, rizikonun gerçekleşmesiyle henüz vadesi gelmemiş prim taksitlerinin sigortacının ödemekle yükümlü olduğu tazminat miktarını aşmayan kısmı, muaccel hale gelir. Bu madde uyarınca sigorta sözleşmesinin feshedilmiş sayıldığı hallerde, sigortacının sorumluluğunun devam ettiği süreye tekabül eden prim gün esası üzerinden hesap edilerek fazlası sigorta ettiren işverene iade edilir.

   1. İşveren Sorumluluk Sigortasında Tazminat

İşveren sorumluluk sigortası ile sigortacı, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra meydana gelse bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat ödemeyi taahhüt eder[32].

Buna göre, sigortacı, sigortalının sorumlu olduğu bütün olaylara değil, sadece sigorta sözleşmesinde öngörülen ve sigorta süresince meydana gelen bir olaydan kaynaklanan zararları tazminle yükümlüdür. Yani sigorta sözleşmesi kapsamına girmeyen olaylar ile poliçe kapsamına girse bile sigorta süresi geçtikten sonra gerçekleşen olaylarda sigortacının her hangi bir sorumluluğu bulunmaktadır. Fakat bazen sigorta süresi dolduktan sonra ortaya çıkan zararlarda da sigortacı tazmin etme borcu doğabiliyor. Şöyle ki, sigorta süresi içinde meydana gelen bir olayın zararlı sonuçları daha sonra ortaya çıkmışsa sigortacı zararı tazmin etmek zorundadır[33].

İşveren sorumluluk sigortası sözleşmelerinde asıl amaç, diğer tüm zarar sigortalarında olduğu gibi, işçinin veya onun hak sahiplerinin uğradıkları "gerçek zararların" karşılanmasıdır. Diğer bir deyişle, işveren sorumluluk sigortası can sigortalarındaki bir meblağ sigortası değildir. Sigorta poliçesinde gösterilen limit miktarı ise, sigortacının sorumlu olduğu azami miktarı saptamak için konulmuştur. Yoksa rizikonun gerçekleşmesi ile bu miktarın mutlaka ödenmesi şart değildir.

Nitekim Genel Şartların 1. Maddesinde de bu ilke vurgulandıktan sonra, "... Kurum tarafından işverene karşı iş kazasından dolayı ikame edilecek rücu davaları sonunda ödenecek tazminat miktarlarını, poliçede yazılı meblağa kadar temin eder" hükmü konulmak suretiyle özel düzenlemeye tabi tutulmuştur[34].

İşveren Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının 9. Maddesinde tazminat miktarının tespiti düzenlenmiştir. Söz konusu hükme göre; “Sigortacı, tazminat talebinde bulunan kişi veya kişilerle doğrudan doğruya temasa geçerek anlaşma hakkını haizdir. Sigortacının sarih muvafakati olmadıkça, sigorta ettiren tazminat talebini kısmen veya tamamen kabule mezun olmadığı gibi, zarar görenlere herhangi bir tazminat tediyesinde de bulunamaz. Dava açılması halinde, davanın takip ve idaresi sigortacıya aittir. Dava masrafları, yukarda 1. madde ile ifade edildiği gibi sigortacıya aittir. Ancak cezai takibatdan doğan diğer bilumum masraflarla muhtemel para cezaları sigorta teminatı dışında kalır.”

İşveren sorumluluk sigortalarında zarar tazmininde sigortacı sadece iş kazası sonucu işçinin uğradığı doğrudan ve dolaylı oluşan gerçek zararı gidermekle kalmayıp işçinin açtığı dava ve yaptığı icra takibi masraflarını da karşılamakla yükümlüdür. Ayrıca 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 1446. maddesinde yer alan süresinde ihbar yükümlüğünün yerine getirilmiş olması kaydıyla işverenin iş kazasına uğrayan işçisine ödediği tazminatın temerrüt faizinin tamamının da sigortacı tarafından karşılanması gerekmektedir[35].

   1. Riziko İstisnaları/Teminat Dışı Kalan Haller

İşveren mali sorumluluk sigortası sözleşmelerinde, sigorta ettirenin sorumlu olacağı pek çok zarar ihtimalleri bulunduğundan, bunların hepsinin sözleşme yapıldığı sırada tespiti mümkün değildir. Bu nedenledir ki, işveren mali sorumluluk sigortası sözleşmesinde de diğer sorumluk sigortası sözleşmeleri gibi, sigortacının sorumlu olacağı zarar ihtimalleri değil, sorumlu bulunmayacağı zarar ihtimalleri sayılarak riziko sınırlandırılmaktadır[36].

İşveren Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 3. Maddesinde sigorta teminatı dışında kalan haller sıralanmıştır. Buna göre;

  1. a) Kasden ika olunan veya bilerek sebebiyet verilen olaylar sonucu doğacak zarar ve ziyan talepleri, 
  2. b) Bir mukavelenin ifasına veyahut hususi bir anlaşmaya dayanıp, sigortalının kanuni sorumluluk ölçüsünü aşan talepler,
  3. c) Harp, her türlü harp olayları, istila, yabancı düşman hareketleri, çarpışma (harp ilan edilmiş olsun, olmasın) iç harp, ihtilal, isyan, ayaklanma ve bunların gerektirdiği inzibati ve askeri hareketler sebebiyle meydana gelen bütün ziya ve hasarlar, 
  4. d) İşverenin iştigal konusu dışında kalmak şartı ile, herhangi bir nükleer yakıttan veya nükleer yakıtın yanması sonucu nükleer artıklardan veya bunlara atfedilen sebeplerden husule gelen iyonlayıcı radyasyonların veya radyoaktivite bulaşmalarının ve işverenin iştigal konusu içinde olsun veya olmasın bunların getirdiği askeri ve inzibati tedbirlerin sebep olduğu bütün ziya ve hasarlar bu bentte geçen yanma deyimi kendi kendini idame ettiren herhangi bir nükleer ayrışım ''fission'' olayını kapsayacaktır. 
  5. e) 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda belirtilen terör eylemleri ve bu eylemlerden doğan sabotaj ile bunları önlemek ve etkilerini azaltmak amacıyla yetkili organlar tarafından yapılan müdahaleler sonucunda meydan gelen zararlar teminat dışıdır.

İşçilerin, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak getirilip götürülmeleri sırasında meydana gelen iş kazaları, işçilerin, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda meydana gelen iş kazaları, Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında meydana gelen iş kazaları, meslek hastalıkları sonucunda vaki olacak tazminat talepleri ve manevi tazminat talepleri ise aksine sözleşmede hüküm yoksa yine sigorta teminatı dışındadırlar.

   1. Halefiyet ve Rücu

Zarar gören sıfatıyla ‘sigorta ettiren’ rizikonun gerçekleşmesi sebebiyle oluşan zararlar için üçüncü bir kişiye karşı herhangi bir hukuki sebebe (haksız fiil-akit-kanun) binaen tazminat alacağına sahip ise, bu hakkın ödenen sigorta tazminatı miktarınca kanun icabı sigortacıya geçmesi halini sigortacının halefiyeti olarak tanımlayabiliriz[37]. Zarar sigortalarında geçerli olan tazmin ilkesinin bir sonucu olarak, sigortacı zararı gidermekle sigortalısının haklarına halef olur ve sigortalının zarar sorumlularına karşı sahip olduğu tazminat alacağı ödenen sigorta tazminatı oranınca sigortacıya geçer[38].

İşverenin, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu kendisinin rücu edebileceği üçüncü bir kişi mevcut ise o kişilere karşı da kusurları oranında TTK.’nun 1472. Maddesinin 1. Fıkrası hükmü gereğince rücu davası açabilme hakkının mevcut olduğunun kabulü gerekir[39].

İşveren sorumluluk sigortalarında sigortacının kendi sigortalısında rücu hakkı tanınmamış, sigortacıya sadece zarardan sorumlu olan üçüncü kişilere karşı talepte bulanabilmesine imkan sağlanmıştır. Çünkü, TTK.’nun 1481. Maddesinde açık bir biçimde sorumluluk sigortasında, sigortacının kendi sigortalısına rücu etmesi engellenmiştir. Dolayısıyla özel kanunlarda aksine bir hüküm olmadıkça, sorumluluk sigortalarında sigortacı, kendi sigortalısına rücu hakkına sahip bulunmamaktadır.

   1. Zamanaşımı

İşveren sorumluluk sigortası ile esas itibariyle işçilerin işverene karşı hakları teminat altına alındığından ve işçi ile işveren arasındaki zararın giderilmesine ilişkin davalar Türk Borçlar Kanunun 146. Maddesinde belirtilen genel zamanaşımı süresine yani 10 yıllık zamanaşımına tabi bulunmaktadır. Nitekim Genel Şartların 15. Maddesinde de, sigorta sözleşmesinden doğan bütün talepler 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu kabul edilerek TTK.’nun 1482. Maddesi hükmüne paralel düzenleme oluşturulmuştur[40].

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.12.2014 Gün 2014/12828 E. Ve 2014/20131 K. Sayılı İlamında; “…her ne kadar eldeki dava 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olsa da: davaya konu uyuşmazlığın 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu döneminde ortaya çıktığı, bu suretle somut olayda uygulanacak zamanaşımı süresinin mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir…” denilmektedir.

 

Sonuç

Yukarıda da izah ettiğimiz gibi günümüzün bilimsel ve teknolojik gelişmeleri, üretim sektörlerinin hızını ve karmaşıklığını artırdığı gibi iş kazaları ve meslek hastalıklarında da sayısal olarak her geçen gün artışa neden olmuştur. İşçilerinde her geçen gün hakları konusunda daha çok bilinçlenmeleri, işverenin bu konudaki sorumluluk riskini teminat altına alan işveren sorumluluk sigortalarının yaygınlaşmasına yol açmıştır.  

Her ne kadar ülkemizde, işçilerin iş kazaları veya meslek hastalığına yakalanmaları nedeniyle uğramış oldukları zararların giderilmesi 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda düzenlenmiş ise de; işçilerin söz konusu zararlarının tamamı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca karşılanmamaktadır. Sosyal sigorta teminat limitlerinin iş kazaları veya meslek hastalığı nedeniyle oluşan zararları tam olarak karşılamaktan uzak olması ve hem de Sosyal Güvenlik Kurumu’nun kusurlu işveren aleyhine rücu hakkına sahip olması, işveren sorumluluk sigortalarının önemini daha da artırmıştır.

Çünkü, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile teminat altına alınan zararlar dışında işverene bağlı olarak çalışan işçinin uğramış olduğu zararlar ile Kurumun işçiye yapmış olduğu yardım ve ödemelerden kaynaklanan zararlarının tazmin sorumluluğu işveren sorumluluk sigortası ile teminat altına alınabilmektedir.

İşveren Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında, sigortanın kapsamı, iş yerinde meydana gelebilecek iş kazaları sonucunda işverene terettüp edecek hukuki sorumluluk sebebiyle işverene bir hizmet akdi ile bağlı ve Sosyal Sigortalar Kanunu'na tabi işçiler veya bunların hak sahipleri tarafından işverenden talep edilecek Sosyal Sigortalar Kurumu'nun sağladığı yardımların üstündeki ve dolaylı ikame edilecek rücu davaları sonunda ödenecek tazminat olarak belirlenmiştir.

İşveren sorumluluk sigortası sözleşmeleri tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Yine bu sözleşmede, iki taraf, sigortacı ve sigorta ettiren bulunur. Fakat sigorta sözleşmesinin meydana gelebilmesi için sigorta sözleşmesinin bir tarafı sigortacı diğer tarafı işveren olmak zorundadır.

İşveren sorumluluk sigorta sözleşmelerinde de, asıl amaç, diğer tüm zarar sigortalarında olduğu gibi, işçinin veya onun hak sahiplerinin uğradıkları "gerçek zararların" karşılanmasıdır. Sigorta poliçesinde gösterilen limit miktarı ise, sigortacının sorumlu olduğu azami miktarı saptamak için konulmuş olup, yoksa, rizikonun gerçekleşmesi ile bu miktarın mutlaka ödenmesi şart değildir.

 

 

Kaynakça

  1. Akel, Ömer, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na Göre İş Kazası Sayılan Haller ve İş Kazasının Bildirilmesi, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2019.
  2. Akmut, Özdemir, Hayat Sigortası Teori ve Türkiye’deki Uygulama, Ankara 1980, s.61.; URAL, K. s.61.; URAL, Kenan, Yaşam Sigortalarının Aktüeryal Prensipleri, İstanbul 1994, s. 59.; Neyzi, Ali, Sigortada Prim, Sigorta Dünyası, Şubat 1974, Yıl 15, S. 175.
  3. Aktaş, Muzaffer, İşveren Sorumluluk Sigortası, III. Sigorta Semineri Tebliği, Sigorta Hukuku Türk Derneği Yayınları, Ankara 1977.
  4. Arğıllı, İslim, Sigorta Hukukunda Halifiyet, İstanbul Barosu Dergisi, Yıl:2013, C. 87, S.4.
  5. Aydınlı, İbrahim, İş Sağlığı ve Güvenliğinden Doğan Hukuki ve Cezai Sorumluluk, Seçkin Yayıncılık
  6. Balcı, Mesut, İş Kazası Veya Meslek Hastalığından Doğan Maddi Ve Manevi Tazminat Davaları Uygulaması, Yetkin Yayınları, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara 2011.
  7. Baloğlu, Cem, İşverenlerin İş Kazalarından Doğan Hukuki Sorumluluğu, Kamu-İş Hukuku ve İktisat Dergisi Yıl 2014 C.13, S.3,
  8. Baltacı, Mustafa, Türkiye’de Mesuliyet Sigortalarında Uygulama, III. Sigorta Semineri Tebliği, Sigorta Hukuku Türk Derneği Yayınları, Ankara 1977.
  9. Bozer, Ali, Sigorta Hukuku Genel Hükümler-Bazı Sigorta Türleri, Gözden Geçirilmiş 2. Baskıdan Tıpkı Basım, BATİDER Türkiye İş Bankası A.Ş. Vakfı Yayını, Ankara 2004.
  10. Civir Engin, Mehtap, Kurtarma Yardımda Sigortacının Sorumluluğu, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul 2009.
  11. Coşgun, Sadrettin, Birlikten, Türkiye Sigorta ve Reasüreans Şirketleri Birliği Yayınları, İstanbul Nisan 2000.
  12. Çeker, Mustafa, 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu’na Göre Sigorta Hukuku, 1. Baskı, Karahan Kitabevi, Adana 2011.
  13. Demiral, Erşen Gökçe, İş Kazaları, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2017.
  14. Fidan, İsmail, Sorumluluk Sigortalarında Rizikonun Gerçekleşmesi, Ankara Barosu Dergisi, Yıl 2005, S.2 ( http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/tekmakale/2005-2/2.pdf).
  15. Güneren, Ali, İş Kazası veya Meslek Hastalığından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davaları, Adalet Yayınevi, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara 2011.
  16. Güvel, E. Alper-Güvel, A. Öndaş, Sigortacılık, Gözden Geçirilmiş 6. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2012.
  17. Kahya, Mehmet, Taşıyıcının Mali Sorumluluğu ve CMR Sigortaları, Reasürör Dergisi, İstanbul Ocak 2001.
  18. Kender, Rayegan, Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku, Güncellenmiş 13. Baskı, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2014.
  19. Kubilay, Huriye, Uygulamalı Özel Sigorta Hukuku Barış Yayınları Fakülteler Kitabevi, İzmir 2003.
  20. Möller, Hans, Versicherungsvertragsrecht, Wiesbaden 1971.
  21. Oğuzman, Kemal, İşverenin Hukuki Mesuliyeti Ve Bu Mesuliyetin Sigorta Edilenin Mesuliyet Sigortaları, III. Sigorta Semineri Tebliği, Sigorta Hukuku Türk Derneği Yayınları, Ankara 1977.
  22. Omağ, Kemal, Türk Hukukunda Sigortacının Kanuni Halefiyeti, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2011.
  23. Omağ, Merih Kemal, Sigortacı Açısından Sigorta Sözleşmesinin Hükümleri, Prof. Dr. Fahiman Tekil’in Anısına Armağan, İstanbul 2003.
  24. Özdemir, Necdet, Kredi Sigortası, Balkanoğlu Matbaacılık, Ankara 1966.
  25. Sayhan, İsmet, Sigortalanabilir Menfaat Kavramı Günün Koşullarına Uygun mudur? Değiştirilmesi Gereken Hususlar, Türkiye’de Sigorta Hukukunun Sorunları ve Geleceği Sempozyumu, İstanbul 19-20 Kasım 2004 (http://tbbyayinlari.barobirlik.org.tr/TBBBooks/sigorta-hukuku.pdf).
  26. Sündüs Karatekin, Neslihan, İşveren Sorumluluk Sigortasının Sosyal Güvenlik Sistemindeki Yeri Ve Sigorta Sektöründe Uygulanması, Marmara Üniversitesi Bankacılık Ve Sigortacılık Enstitüsü (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2006.
  27. Şenocak, Kemal, Üçüncü Şahıs Lehine Hayat Sigortası Sözleşmesi (Türk Ticaret Kanunu ve Tasarısı Açısından), Turhan Kitabevi, Ankara 2009.
  28. Ulaş, Işıl, Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, 8. Bası, Turhan Kitabevi yayınları, Ankara 2012.
  29. Yaslıdağ, Beyhan, Sigortacılık Sigorta Aracıları ve Sigorta İşlemleri, 2. Baskı, Seçkin Yayıncılık, İstanbul 2013.
  30. Yargıtay İçtihatları.

 

BU MAKALE TERAZİ HUKUK DERGİSİ ARALIK 2019 CİLT:14 SAYI:160’DA YAYINLANMIŞTIR. 

 

[1] Aktaş, Muzaffer, İşveren Sorumluluk Sigortası, III. Sigorta Semineri Tebliği, Sigorta Hukuku Türk Derneği Yayınları, Ankara 1977, s. 107.

[2] Aydınlı, İbrahim, İş Sağlığı ve Güvenliğinden Doğan Hukuki ve Cezai Sorumluluk, Seçkin Yayıncılık, s. 42. 

[3] Demiral, Erşen Gökçe, İş Kazaları, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2017, s. 115. 

[4] Güneren, Ali, İş Kazası veya Meslek Hastalığından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davaları, Adalet Yayınevi, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara 2011, s. 566. 

[5] Baloğlu, Cem, İşverenlerin İş Kazalarından Doğan Hukuki Sorumluluğu, Kamu-İş Hukuku ve İktisat Dergisi Yıl 2014 C.13, S.3, s. 113.

[6] Yargıtay 21 Hukuk Dairesi 20.6.2019 Tarih, 2018/6892 E. 2019/4557 K. Sayılı İlamı.

[7] Güneren, s. S. 438 vd.

[8] Akel, Ömer, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na Göre İş Kazası Sayılan Haller ve İş Kazasının Bildirilmesi, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2019, s. 33. 

[9] Balcı, Mesut, İş Kazası Veya Meslek Hastalığından Doğan Maddi Ve Manevi Tazminat Davaları Uygulaması, Yetkin Yayınları, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara 2011, s. 100.  

[10]Sündüs Karatekin, Neslihan, İşveren Sorumluluk Sigortasının Sosyal Güvenlik Sistemindeki Yeri Ve Sigorta

Sektöründe Uygulanması, Marmara Üniversitesi Bankacılık Ve Sigortacılık Enstitüsü (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 2006, s. 26 vd.;

[11] Oğuzman, Kemal, İşverenin Hukuki Mesuliyeti Ve Bu Mesuliyetin Sigorta Edilenin Mesuliyet Sigortaları, III. Sigorta Semineri Tebliği, Sigorta Hukuku Türk Derneği Yayınları, Ankara 1977, s. 93 vd. 

[12] Aktaş, s. 115.

[13] Baltacı, Mustafa, Türkiye’de Mesuliyet Sigortalarında Uygulama, III. Sigorta Semineri Tebliği, Sigorta Hukuku Türk Derneği Yayınları, Ankara 1977, s. 38-39.; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 12.6.2017 Tarih, 2016/7311 E., 2017/3629 K. Sayılı İlamı (http://www.kazanci.com/kho2/ibb/files/dsp.php?fn).

[14] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 16.3.2016 Tarih, 2015/8365 E., 2016/2893 K. Sayılı İlamı. (http://www.kazanci.com/kho2/ibb/files/dsp.php?fn).

[15] Yaslıdağ, Beyhan, Sigortacılık Sigorta Aracıları ve Sigorta İşlemleri, 2. Baskı, Seçkin Yayıncılık, İstanbul 2013, s. 60.

[16] Kender, Rayegan, Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku, Güncellenmiş 13. Baskı, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2014, s. 171.

[17] Kubilay, Huriye, Uygulamalı Özel Sigorta Hukuku Barış Yayınları Fakülteler Kitabevi, İzmir 2003, s. 35.

[18] Aktaş, s. 111.

[19] Sayhan, İsmet, Sigortalanabilir Menfaat Kavramı Günün Koşullarına Uygun mudur? Değiştirilmesi Gereken Hususlar, Türkiye’de Sigorta Hukukunun Sorunları ve Geleceği Sempozyumu, İstanbul 19-20 Kasım 2004, s. 351 vd.( http://tbbyayinlari.barobirlik.org.tr/TBBBooks/sigorta-hukuku.pdf).; Çeker, Mustafa, 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu’na Göre Sigorta Hukuku, 1. Baskı, Karahan Kitabevi, Adana 2011, s. 47-48. 

[20] Aktaş, s. 112.

[21] Şenocak, Kemal, Üçüncü Şahıs Lehine Hayat Sigortası Sözleşmesi (Türk Ticaret Kanunu ve Tasarısı Açısından), Turhan Kitabevi, Ankara 2009, s. 11.

[22] Güvel, E. Alper-Güvel, A. Öndaş, Sigortacılık, Gözden Geçirilmiş 6. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2012,  s. 92.

[23] Möller, Hans, Versicherungsvertragsrecht, Wiesbaden 1971, s. 149.S

[24] Özdemir, Necdet, Kredi Sigortası, Balkanoğlu Matbaacılık, Ankara 1966, s. 19.

[25] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 9.12.2014 Gün 2014/189 E. Ve 2014/19333 K. Sayılı İlamı; “…Dava, işveren mali sorumluluk sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

 

İlke olarak, sigorta hukukunda sigorta akdinin meydana gelmiş olması, sigortacının sorumluluğunun başlamış olmasını gerektirmez. Dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga TTK'nın 1279. maddesi hükmüne göre riziko, genel olarak sigorta sözleşmesinin vücut bulması ve yine aynı Kanunun 1295. maddesi uyarınca sigortacının sorumluluğunun başlamasından sonra oluşması halinde sigorta teminatı içerisinde kabul edilir. Sigortacının sorumluluğunun başlayabilmesi için de TTK'nın 1282 ve 1295. maddeleri hükümleri uyarınca primin tamamının veya ilk taksitinin ödenmiş olması zorunludur.

 

Somut olayda, davalının acentesi tarafından 26.3.2008 tarihinde 29.2.2008-2009 tarihlerini kapsayacak şekilde sigorta poliçesi düzenlenmiş olup, riziko ise poliçenin düzenlenmesinden önce 1.3.2008 tarihinde meydana gelmiş ve prim bedeli de 21.6.2008 tarihli çek ile acenteye ödenmiştir. Her ne kadar mahkemece, rizikonun sigorta teminatı altında olduğu kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de, sigorta poliçesinin rizikonun meydana gelmesinden sonra yapılmış olması karşısında gerçekleşmiş bir riziko sebebiyle sigorta şirketinin sorumluluğundan bahsedilemez.

 

Bu itibarla, mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir…”

[26] Coşgun, Sadrettin, Birlikten, Türkiye Sigorta ve Reasüreans Şirketleri Birliği Yayınları, İstanbul Nisan 2000, S. 4, s.1. 

[27] Bozer, Ali, Sigorta Hukuku Genel Hükümler-Bazı Sigorta Türleri, Gözden Geçirilmiş 2. Baskıdan Tıpkı Basım, BATİDER Türkiye İş Bankası A.Ş. Vakfı Yayını, Ankara 2004 s. 171.

[28] Ulaş, Işıl, Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, 8. Bası, Turhan Kitabevi yayınları, Ankara 2012, s. 807-808

[29] Omağ, Merih Kemal, Sigortacı Açısından Sigorta Sözleşmesinin Hükümleri, Prof. Dr. Fahiman Tekil’in

Anısına Armağan, İstanbul 2003, s. 25.

[30] Akmut, Özdemir, Hayat Sigortası Teori ve Türkiye’deki Uygulama, Ankara 1980, s.61.; URAL, K. s.61.; URAL, Kenan, Yaşam Sigortalarının Aktüeryal Prensipleri,  İstanbul 1994, s. 59.; Neyzi, Ali, Sigortada Prim, Sigorta Dünyası, Şubat 1974, Yıl 15, S. 175, s. 18-20;  

[31] Civir Engin, Mehtap, Kurtarma Yardımda Sigortacının Sorumluluğu, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul 2009, s. 117-118.

[32] Kahya, Mehmet, Taşıyıcının Mali Sorumluluğu ve CMR Sigortaları, Reasürör Dergisi, İstanbul Ocak 2001, S.39, s. 7.

[33] Çeker, s. 184

[34] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 29.9.2003 Tarih,2003/2310 E., 2003/8507 K. Sayılı İlamı.

[35] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 18.12.2006 Tarih, 2005/13028 E., 2006/13485 K. Sayılı İlamı; “…İşveren Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesinden kaynaklanan tazminat alacağının rucüen tahsili istemine ilişkin talepler, taraflar tacirdir. TTK.nun 20/3'üncü maddesinde, tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmek veya mukaveleyi fesih yahut ondan rücu maksadiyle yapılacak ihbar veya ihtarların muteber olması için noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılması şart olduğu öngörülmüş olup, İşveren Sorumluluk Sigortası Genel Şartları'nın, zarar vukuunda sigorta ettirenin yükümlülükleri başlıklı 8/e maddesi de, sigorta ettireni, iş kazasından dolayı, sigorta ettiren dava yolu ile veya sair suretle bir tazminat talebi karşısında kalır veya aleyhine cezai takibata geçilirse keyfiyetten sigortacıyı derhal haberdar etmek ve tazminat talebine ve cezai takibata müteallik olarak almış olduğu ihbarname, davetiye gibi bilcümle tebliğnameleri derhal sigortacıya tebliğ etmekle yükümlü kılmıştır…”

[36] Fidan, İsmail, Sorumluluk Sigortalarında Rizikonun Gerçekleşmesi,  Ankara Barosu Dergisi, Yıl 2005, S.2, s. 36 ( http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/tekmakale/2005-2/2.pdf); ULAŞ, s. 770.  

[37] Omağ, M. Kemal, Türk Hukukunda Sigortacının Kanuni Halefiyeti, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2011, s. 37.

[38] Arğıllı, İslim, Sigorta Hukukunda Halifiyet, İstanbul Barosu Dergisi, Yıl:2013, C. 87, S.4, s. 87. 

[39] Bozer, s. 172.

[40] Ulaş, s. 813.

Paylaş