Vücut Bütünlüğünün İhlalinde/Yaralanmada Oluşan Zararlar Ve Tazmini
VÜCUT BÜTÜNLÜĞÜNÜN İHLALİNDE/YARALANMADA OLUŞAN ZARARLAR VE TAZMİNİ
Giriş: Sorumluluk hukukunun temelini oluşturan unsurların en önemlilerinden bir tanesi de zarar kavramıdır. Zarar kavramı üzerindeki tartışmalar ve zararın faklı biçimlerde meydana gelmesi, kavramsal olarak da zarar türlerinin birbirinden ayrılması gereksinimini doğurmuştur. İnsan sağlığı ve yaşamı, gerek kişiler gerekse içinde yaşadığımız toplum açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Vücut bütünlüğü kişinin tüm yaşam koşullarına uyabilecek şekilde tam ve normal bir insan yapısına sahip olması anlam ve muhtevasını taşır. Vücut bütünlüğünün korunması Anayasamızın 17. Maddesinde Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı başlığı altında; “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir…” hükmü ile teminat altına alınmıştır. Türk Ceza Kanunu’nda da vücut bütünlüğünün ihlali müeyyidelere bağlanmıştır.
Türk Borçlar Kanununu 54. Maddesinde de bedensel zarar olarak nelerin tazmin edileceği hükme bağlanmıştır. Türk hukukunda bir kimsenin sadece yaralanması ve sakatlanması zarar olarak kabul edilemez. Ancak yaralanma ve sakatlanma yüzünden malvarlığında bir eksilme meydana gelmişse, zarardan söz edilir. Bu nedenle bu çalışmamızda, bedensel zarar olarak nelerin tazmin edileceği ve ne şekilde tazmin edileceği inceleme konusu yapılmıştır.
1. Kişiye Verilen Maddi Zararlar
Maddi zarar, bir kimsenin malvarlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmedir[1]. Buna göre, malvarlığının aktifinde azalma veya pasifinde artmaya yol açan, zarara uğrayanın iradesi dışında gerçekleşen her olay maddi zararı oluşturur[2]. Sorumluluk hukukunun temel amacı, bir kimsenin malvarlığında iradesi dışında oluşan eksilmeleri aynen veya nakden gidererek, zarara görenin, zarar verici olay nedeniyle malvarlığında ekilen değer yerine nitelik veya nicelik yönünden eş bir değer koymaktır[3].
Diğer bir ifade ile tazminatta amaç zarar nedeniyle bozulan dengeyi tekrar kurmak ve zarar verici fiilden önceki duruma kavuşulmasını sağlamaktadır. Bu bakımdan, tazminat taleplerinde en önemli noktayı, zarar miktarının belirlenmesi oluşturmaktadır. Bir diğer ifadeyle, tazminat miktarının belirlenebilmesi için, öncelikle zararın hesaplanması gerekmektedir. Fakat tazminat miktarının üst sınırını, meydana gelen zarar oluşturduğundan, tazmini gereken tazminat miktarının zararı geçmemesi gerekir Maddi zarar, eşyaya ilişkin olabileceği gibi kişiye ilişkinde olabilecektir. Bir kişinin maddi ve manevi bakımdan şahsi bütünlüğüne karşı yapılan saldırılar, o kişinin malvarlığını zarara uğratabilir. Şahsa verilen zarar, vücut bütünlüğünün ihlali ve ölüm nedeniyle oluşan zararlardır. Bu açıdan çalışmamızın esasının Türk Borçlar Kanununda özel olarak düzenlenen vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararlarında kişiye ilişkin zarar kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir[4]. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararlar, vücut bütünlüğünün ihlali sonucu meydana gelen maddi ve manevi eksilmeleri ifade eder.
1. Bedensel Zarar Kavramı
Türk Borçlar Kanununu 54. Maddesinde, bedensel zarar olarak nelerin tazmin edileceği özel olarak hükme bağlanmıştır. Türk Borçlar Kanununu 54. Maddesinde bedensel zararlar; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplardır.
1. Tedavi Giderleri
Vücut bütünlüğünün ihlali halinde, zararın kapsamına, vücut bütünlüğünü eski hale getirmek için, hastane, doktor, hasta bakıcı, hemşire, tahlili, teşhis, röntgen, radyoterapi, ambulans veya diğer ulaşım hizmetleri, ilaç, ameliyat, bakım, organ nakli, protez, fizik tedavi gibi yapılan masraflarda girer. Yine sürekli ya da iyileşme süresince bir başkasının bakımına ihtiyaç duyulması nedeniyle yapılan masraflar da vücut bütünlüğünün ihlali nedeniyle yapılan masraflar kapsamındadır.
Doktrinde hakim olan görüş, zarar görenin ayrıca böyle bir zarara maruz kalmamış olsa idi; yapmak zorunda olmayacağı, avukat, hukuki danışma, bilirkişi ücretleri ve benzeri giderleri tazminini talep edebileceği yönündedir[5].
Kural olarak, yalnız tıbben gerekli makul olan tedavi giderlerinin tazmini gerekmektedir. Maddi tazminat hesaplamasında, dikkate alınacak masrafların halin icabına uygun olması gerektiğinden, halin icabının gerektirmediği bir masraf fiilen yapılmış olsa dahi tazminat hesabında dikkate alınamaz. Fakat sorumlu kişiyi zarara uğratmak amacı taşımayan, zorunlu olmadığı halde, iyi niyetle yapılan tedavi giderlerinin de tazmini istenebilmelidir[6]. Zarar görenin, tedavisinin resmi bir sağlık kuruluşunda yapılması zorunlu olmadığı gibi, tedavi giderleri de resmi tarife ile sınırlı değildir. Yine tedavinin yapılacağı yerin yurt içi olması da şart değildir[7]. Tedavi giderlerinin ispatlamasında, belgeler, tanık anlatımları ve de uzman bilirkişi incelmesinden yararlanılabilir. Uygulama da; zarar görenin tedavisinin mahiyeti, tedavi süresi ve şekli ile tedavi belgeleri dikkate alınmak suretiyle, tedavi sürecinde yapılması muhtemel ve belgelenmemiş tedavi giderlerinin miktarı konusunda uzman hekim marifetiyle tespit yapılmaktadır.
Vücut bütünlüğünün ihlali sonucu yapılan masrafların tazminini, zarar gören kişi, dava konusu yapabilir. Fakat yapılan masraflar, zarar görene bakmakla yükümlü olan kimseler tarafından yapılmış, ise bu masrafları yapan kimselere bu masrafların tazminini talep etme hakkı tanınmalıdır[8].
1. Çalışma Gücünün Kaybı ya da Azalmasından Doğan Zararlar
Çalışma gücü, bir kimsenin bedeni, ruhi veya fikri kabiliyetlerine bağlı olarak ekonomik verimliliktir. Burada asıl olan kazancın azalması ya da yitirilmesi değil, çalışma/kazanma gücünün azalması ya da yitirilmesidir[9]. Çalışma gücünün azalması veya yitirilmesi geçici olabileceği gibi sürekli de olabilir.
1. Geçici İş Göremezlik Zararı
Haksız fiil sonucu, iyileşme/tıbbi şifa süresince çalışamayan ve iş gücünden geçici olarak yoksun kalıp hüküm anına kadar iyileşen kişinin zararı, iyileşme anına kadar çalışmamasından doğan kazanç kaybıdır. Buna çalışma gücünün geçici kaybı da denilmektedir. Ceza Hukuku alanında geçerli olan işten kalma ile hukuk mahkemesinde geçerli olan çalışma gücü kavramı faklı kavramlardır. Hukuki sorumlulukta zarar, normal bedeni faaliyete göre değil, zarar görenin mesleki faaliyetini yapmaktan yoksun kalmasına göre belirlenir. Beden tamlığını geçici olarak yitiren kimsenin, mesleki çalışma gücünü normal bedeni faaliyetlerinden daha fazla süre yitirmesi kaçınılmazdır. Bu nedenle ceza davalarında alınan adli şifa süresini belirten adli raporlar, çalışma gücünün yitirilmesi nedeniyle açılan tazminat davalarında hükme esas alınamaz.
Uygulamada bazen, zarar görenin tedaviyi kabul etmemesi veya ameliyat olmaması nedeniyle de tedavi süresinin uzadığı görülmektedir. Tedavi yöntemi mutad bir yöntem ise, zarar görenin tedavi olmaması kendisi için kusur olarak kabul edilmeli ve tazminattan indirimi nedeni yapılmalıdır. Fakat tedavi yöntemi, riskli veya sonucu belirsiz ise, bu durumda zarar görenin tedavi olmaması kendisi için kusur olarak kabul edilmemelidir[10].
Geçici iş göremezlik zararın hesaplamasında, çalışma gücü geçici olarak yitiren kişinin brüt geliri esas alınmalıdır. Kazanç kural olarak, kişinin çalışmış olduğu yerde aldığı ücrettir. Kendi işinde çalışıyorsa zarar, yerine çalıştırdığı kişiye ödenen ücret ve işte kendisinin çalışmaması nedeniyle oluşan gelir azalmasıdır[11]. Yargıtay’ın yerleşik uygulaması ise, geçici iş göremezlik zararının net gelir düzeyinde hesaplanmasıdır.
Geçici iş göremezlik dönemine ilişkin zararın hesaplamasında kişi %100 oranında malulmüş gibi dikkate alınması ve bu dönem için ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin de sadece bu dönem tazminattan tenzil edilmesi gerekmektedir. 6098 sayılı Yeni Türk Borçlar Kanunu’nun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra meydana gelen haksız fiillerde, geçici iş göremezlik ödeneğinin SGK Başkanlığınca rücu edilebilen kısmı hesaplanan tazminattan tenzil edilmelidir. TBK.’nun 55. Maddesi hükmü gereğince SGK Başkanlığınca rücu edilemeyen ödemeler tazminattan tenzil edilemez[12].
Türk Borçlar Kanunu 409. ve 418. Maddelerinde düzenlenen hallerde, işçi çalışma gücünden yoksun olsa da, ücretini alacağından, söz konusu hallerde alınan ücretin dönem tazminatından tenzili gerekmektedir. Bu durumun ise, haksız fiil sorumlusunun yararına kalmaması için işverenin Türk Borçlar Kanunun 62. Maddesinin 2. Fıkrasına göre rücu hakkının olduğu kabul edilmektedir[13].
Henüz çalışma hayatına başlamamış bir kimsenin çalışma gücünü geçici kaybı kural olarak herhangi bir gelir kaybına neden olmaz. Fakat eğitim çağındaki çocuklar için çalışma gücünün geçici kaybı okulu bitirmesini veya buna bağlı olarak çalışma hayatına başlamasını geciktirebilir. Bu ve benzeri durumlarda okulun uzaması nedeniyle yapılan eğitim masrafları ile kaybedilen zaman süresinde bir iş karşılığı alınabilecek ücretin tazminat olarak kabulü gerekir[14].
2. Sürekli İş Göremezlik Zararı
Bir haksız fiil sonucu beden tamlığı ihlale uğrayan kimsenin kazanma gücü sürekli olarak azalmış veya kaybolmuşsa geleceğe ilişkin varsayımsal/farazi zarar söz konusudur[15]. Kazanma gücünün yitirilmesi tam olabileceği gibi kısmı de olabilir. Kazanma gücünü sürekli olarak kısmen yitiren kişi, aktif olarak çalışma hayatına devam etse dahi, mesleğini icra ederken daha fazla efor/güç harcayacağından, bu kişinin zarar göreceği kabul edilmektedir.
Beden tamlığı ihlale uğrayan kimsenin, uğramış olduğu zarar nedeniyle işini değiştirmesi gerektiği durumlarda, zarar görenin ilk işi ile son işi arasındaki farkta zarar olarak değerlendirilmelidir[16].
1. Sürekli İş Göremezlik Oranı
Beden tamlığı ihlali sonucu, zarar görenin, kazanma gücünü hangi oranda kaybettiği, maddi zararın hesaplamasında önemli bir unsurdur. Meslekte kazanma gücünün tespitinde bütün somut durumlar ve özellikle de zarar görenin mesleki durumu da göz önünde bulundurulur.
Uygulamada, meslekte kazanma gücü kayıp oranı, ihlal edilen organ veya beden kısmının türü göz önünde bulundurularak, belirli tıbbi kurallara göre uzman hekimce tespit edilmektedir. Maluliyete dair alınacak raporlar haksız fiil tarihi dikkate alınarak 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları uyarınca; bu tarihten sonra düzenlenen poliçeler yeni genel şartlara tabi olduğundan, sigortacının sorumluluğu açısından 30 Mart 2013 Tarih ve 28603 Sayılı Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükmüne uygun olarak rapor düzenlemesi gerekmektedir.
1. Zarar Görenin Gelir Durumu
Sürekli iş göremezlik zararın belirlenmesinde, zarar görenin elde ettiği gelir de önemli bir rol oynar. Zararın tayinine esas alınacak gelir, kural olarak, zararın gerçekleştiği andır. Fakat hükme en yakın tarih itibariyle gelirin belirlenmesi olanağı bulunuyorsa, hesaplamada bu esas alınmalıdır. Çünkü beden tamlığına karşı işlenen haksız fiillerde zararın gerçek miktarı ve kapsamı zamanla daha iyi anlaşılabileceğinden, mümkün olduğu kadar geç bir tarihi esas almak gerekiyor. Kişi çalışma gücünü tamamen yitirmiş ise de, olay anındaki geliri ile aynı işte ve nitelikte çalışan kimselerin eriştikleri gelir düzeylerinin karşılaştırılması sonucu belirlenecek hükme en yakın tarihteki gelir esas alınmalıdır[17]. Nitekim Yargıtay’ın yerleşik uygulaması da bu doğrultudadır.
1. Çalışma ve Yaşam Süreleri
Sürekli iş göremezlik zararının hesaplanmasında, çalışma ve yaşam süresi de önemli bir diğer faktördür. Muhtemel gelirin belirlenmesinde, zarar görenin aktif olarak çalışma hayatında yer alacağı zamanın tespiti etken bir faktördür. Mevzuatımızda, çalışma süresi konusunda yasal bir düzenleme mevcut değildir. Çalışma süresinin 60 yaşın sonuna kadar devam ettiğine ilişkin uygulama son yıllarda hiç sapma göstermeyen Yargıtay kararları gereğidir. 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun 40. maddesinde bazı kamu görevlilerinin (asker, polis, gümrük memuru ve benzerleri) hangi yaş sınırında emekli olacakları ayrı ayrı belirtilmiştir. Devlet memurları açısından 5434 sayılı T.C.Emekli Sandığı Kanununun 40. Maddesi dikkate alınarak emeklilik yaşı belirlenmelidir.
Uygulamada, 01.06.2015 tarihi sonrası düzenlenen sigorta poliçeleri için; sigorta şirketinin sorumluluğu açısında, beklenen yaşam sürelerinin belirlenmesinde Hazine Müsteşarlığı’nın 14 Mayıs 2015 tarihli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları Tebliği’nde belirtildiği üzere TRH-2010 Kadın ve Erkek tabloları kullanılmaktadır. Haksız fiilin diğer sorumluları açısında ise, PMF (PopulationMasculine Et-Femininee) Yaşam Tablosu (1931) dikkate alınmaktadır.
1. Ameliyat veya Devamlı Tedavi
Beden tamlığı ihlal edilen kişinin sadece zararın artmasına engel olması her zaman yeterli olmamakta, aynı zamanda zarar görenin zararı azaltma yükümlülüğü de bulunmaktadır. Kazanma gücündeki kaybı azaltacak ameliyatı ya da tedavi yöntemini kabul etmeyen zarar görenin, bu davranışı kusur olarak değerlendirilirse, tazminattan indirim nedeni olarak kabul edilir[18].
1. Ekonomik Geleceğin Sarsılması
Beden tamlığı ihlal edilen kimsenin ekonomik geleceğinin sarsılması nedeniyle oluşan zararlar Türk Borçlar Kanunu’nun 54. Maddesinde “Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar” biçiminde ifade edilmiştir. Beden tamlığının ihlali, bazı hallerde, çalışma gücüne olumsuz bir etkide bulunmamakla birlikte, zarar görenin ekonomik geleceğini sarsmak suretiyle olumsuz ekonomik sonuçlar, maddi kayıplara neden olabilir. Gerçekten, beden tamlığı ihlal edilen bir kişi çalışma gücünü tam olarak korusa bile, iş piyasasında, ekonomik rekabette yeni bir iş bulmakta veya eski işini korumakta güçlük çekebilir ya da aynı işte çalışsa bile, eskisine oranla daha çok dikkat çaba harcamak zorunda kalabilir. İşini kaybederek işsiz kalabilir, genç bir kızsa evlenme şansını kaybedebilir, bir çocuksa öğrenilmesi zor ve pahalı bir mesleği seçmeye zorlanabilir, böylece meslek seçme şansı son derece kısıtlanmış, sınırlanmış olur. Beden tamlığının ihlalinden fiziki şeklinin anormal bir biçimde değişmesi yani çirkinleşme, kötürüm kalma, tik sahibi olma, bedeni ve sinir bozukluğu, akıl hastalığı ya da zayıflığı, görme, işitme duygularının azalması veya korkma gibi ruhi arıza halleri, örnek olarak gösterilebilir[19].
Beden tamlığının ihlali nedeniyle ekonomik geleceğinin sarsılması nedeniyle oluşan zararlar özellikle, mesleği icabı toplumla sürekli ilişki içinde bulunan film ve tiyatro sanatçıları, mankenler, otel ve lokanta gibi yerlerde çalışan kişiler için çok büyük önem taşır. Örneğin bir mankenin, sinema sanatçısının, bir dansözün vücudunun herhangi bir yerinde özellikle yüzünde meydana gelen bir yaralanma izi, onun çalışma gücünü azaltmasa bile, meslek yönünden durumunu sarsacağından, ekonomik geleceği tehlikeye düşebilir. Beden tamlığının ihlali nedeniyle ekonomik geleceğinin sarsılması nedeniyle oluşan zarar hesaplanması, zarar görenin ekonomik geleceği sarsılmasaydı elde edeceği kazançla gelecekte bu şartlar altında elde edeceği muhtemel kazancın karşılaştırılması suretiyle tespit edilir. Yine, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararda da kişinin çalışma süresi ve sürekli iş göremezlik zarara hesaplamasında dikkate alınana hususlar göz önünde bulundurularak hesaplama yapılır[20].
- Bedensel Zararın Belirlenmesi
- Hesaplama Tarihi
Türk Borçlar Kanunu’nun 75. Maddesinde; “Bedensel zararın kapsamı, karar verme sırasında tam olarak belirlenemiyorsa hâkim, kararın kesinleşmesinden başlayarak iki yıl içinde, tazminat hükmünü değiştirme yetkisini saklı tutabilir.” Denilmektedir. Mevcut hükme göre bedensel zararların karar tarihi itibariyle hesaplanması gerekmektedir.
1. Gelirin Hesaplanması
Zarara uğrayanın gelirinin hesaplanmasında, iki ayrı dönem hesaplama da baz alınır. Haksız fiil tarihi ile hüküm tarihi arasında zarar somut olarak gerçekleşmiş olduğundan söz konusu dönemki gelirler bilinen dönem olarak alınır. Hüküm tarihinden itibaren zarar görenin muhtemel ömür süresi sonuna kadar olan tahmine dayalı gelirler bilinmeyen dönem olarak kabul edilir. Bilinmeyen dönem geliri de aktif dönem ve pasif dönem olarak ikili ayrıma tabi tutulur.
1. İşlemiş/Bilinen Dönem Geliri
Öncelikle haksız fiil tarihi belirlenir. Çünkü zararın hesaplanmasına haksız fiil tarihinden itibaren başlanır. İşlemiş/bilinen dönem, haksız fiil tarihi ile hüküm tarihine en yakın düzenlenmiş bulunan hesap raporunun düzenleme tarihi aralığını ifa eder.
2. İşleyecek/bilinmeyen Aktif Dönem Geliri
Hüküm tarihine en yakın tarihteki verilere göre, belirlenen son ücret üzerinden, gelecekte yaşanacak olan bilinmeyen dönem geliri, zarar görenin aktif çalışma hayatı sonuna kadar hesaplanır.
3. İşleyecek/Bilinmeyen Pasif Dönem Geliri
Pasif dönem, bedensel zarara uğrayanın aktif çalışma hayatının sone ereceği tarihten itibaren, muhtemel bakiye ömür sonuna kadar devam edecek olan dönemi ifade eder. Pasif dönem zararının hesaplamasında, Yargıtay’ın yerleşik uygulaması doğrultusunda maddi zararın hesap bazı olarak AGİ’siz asgari ücret alınmaktadır.
Pasif dönem/devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Hal böyle olunca da ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indirimi, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem/devre zararının hesaplanmasında dikkate alınmamaktadır. Çünkü, asgari geçim indirimi ( AGİ ), ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasında esas ücrete dahil edilemez.
1. İndirim Nedenleri
2. İş Göremezlik Oranı
Haksız fiil sonucu vücut bütünlüğünün ihlali ile kazanma gücünü kısmen yitiren kişinin, hesaplanan sürekli iş göremezlik zarar toplamından iş göremezlik yüzdesi ile orantılı olarak tenzil yapılır. Sürekli iş göremezlik oranı kısmi değil tam ise, yani zarar gören %100 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş ise indirim yapılmadan hesaplama yapılır.
2. Müterafik/Birlikte Kusur
Genel olarak, kusur, hukuk düzeni tarafından bir davranış tarzının kınanmasıdır. Kusur için fiilin sonucu, yani zarar ile fiil arasında ruhsal bir bağ gereklidir. Ruhsal bağ, kasıt veya ihmal/taksir biçiminde olabilir[21]. Roma Hukukundan beri sorumluluk hukukunda kusur, kast ve ihmal/taksir olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Öğretide kastın, haksız fiil failinin zararlı sonucu bilerek ve isteyerek meydana getirmesi olduğu belirtilmektedir[22]. İhmalde ise, zarara yol açan sonucu bilme veya isteme unsurları bulunmamaktadır. Kastın tek türü ve derecesi olduğu halde, ihmalin/taksirin değişik dereceleri olabilmektedir. Çünkü bir haksız fiilde gösterilmesi gereken dikkat, tedbir ve meslekte özen farklılıklar gösterilebilir. Kusurun kast ve ağır ihmal dereceleri ağır kusur, hafif ihmale ise hafif kusur adını alır[23].
Müterafik kusur, zarar görene ait bir kusur türüdür. Haksız fiil sorumlusunun meydana getirdiği zarara kendi eylem ve işlemi ile katkıda bulunmuş olan kişinin kusuru müterafik kusurdur [24]. Beden tamlığı ihlali nedeniyle oluşan zararların tazmini için yapılan tazminat hesaplamalarında, zarar görenin müterafik kusuru oranında zarardan indirim yapılması gerekmektedir.
3. Ekonomik Sıkıntıya Yoksullaşmaya Dayalı İndirim
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 52 maddesinin 2. Fıkrasına göre, zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir. Mevcut hüküm gereğince, indirim yapılabilmesi için, şart konulan koşullar; işverenin kusurunun hafif bulunması, işverenin tazminat nedeniyle yoksulluk durumuna düşecek olması ve hakkaniyetin indirimi haklı göstermesidir. Bir felaket telafi edilirken, başka bir felakete yol açılmamalıdır. İşbu koşulların mevcut bulunması halinde hesaplanan zarar tutarından indirim yapılabilecektir. Ekonomik sıkıntıya yoksullaşmaya dayalı indirim hakkı, ortaklaşa sorumlular yönünden, kişisel defi oluşturabilir.
4. Zarar Görenin Bünyesinin Zarar Görmeye Elverişli Olması
Herkesin sağlık durumu ve bünyesinin aynı olmadığı bilinen bir gerçektir. Zarar görenin bünyesinin zarar görmeye elverişli olması yahut diğer kişilere göre daha fazla zarar görmesine sebep olacak nitelikte olması halinde hakkaniyetin indirimi haklı göstermesi halinde hesaplanan zarar tutarından indirim yapılabilecektir. Örneğin sağlıklı bir bünyenin ölmeyeceği bir halde zarar görende kalp yetmezliği bulunması nedeniyle ölüm meydana gelmişse, bu durumda indirime gidilmesi gerekmektedir.
5. Hatır Taşıması
Hatır Taşımacılığında yalnızca yolcunun yararının bulunduğu ve taşımanın karşılıksız olarak onu taşıdığı gözetilerek Türk Borçlar Kanunu’nun 51. Maddesi gereğince zararının bir bölümünün tazminat alacaklıları üzerinde bırakılması gerekir.
Yargıtay’ın yerleşik kararlarında, hatır taşımasının söz konusu olduğu durumlarda Yeni Borçlar Kanunu 51. Maddesi (Eski BK.43. maddesi) uyarınca tazminattan belli bir ölçüde hakkaniyet indirimi yapılması öngörülmektedir. Hatır işleri ve bu arada özellikle de hatır taşımacılığı, bir indirim sebebi olarak 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası'nın 87/1. maddesinde hükme bağlanmıştır. Hatır için taşımada salt yolcunun yararı bulunduğu açıktır. Buradaki amaç, olayın özelliklerine göre hakkaniyete uygun bir sonuca ulaşmaktır. Yargıtay’ın bazı kararlarında da “hatır taşımalarında tazminattan indirimin mutlaka zorunlu olmadığı, nedenlerinin karar yerinde tartışılması gerektiği” açıklaması yapılmıştır.
Doktrinde ise, hatır taşımasında bahsedebilmek için işleten veya sürücünün zaman açısından veya mali açıdan (yahut diğer herhangi bir şekilde) bir harcamada bulunması ve bu harcamanın ayrıca işleten veya sürücünün ‘fazladan’ bir nitelik taşıması yani ‘herhalde yapılacak olmaması’ gerektiği ifade edilmektedir. Doktrinde, bir otostopçuyu aracına alan yahut komşusunu şehir merkezine kadar kendisiyle gelmesine izin veren kimsenin ‘hatır taşıması’ iddiasında bulunamayacağı kabul edilmiştir.
6. SGK Başkanlığınca Sağlanan Yardımlar
6098 sayılı BK’nun 55. Maddesi 1. Fıkrası 2. Cümlesinde “ Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” Hükmü öngörülmüştür. Yani rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri tazminattan indirilemez. Çünkü, SGK ödemelerinin denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya neden olanlara rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kura gereği, emekli sandığı maaşı, malullük aylığı, teknik arıza, tam kaçınılmazlık halindeki ödemeler ve benzeri ödemeler tazminattan indirilemez. Rücu edilebilir ödemelerde ise indirim uygulanacaktır. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafik kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmî kaçınılmazlık ve teknik arıza hâlindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez
Sigortalı “iş kazası veya meslek hastalığı” sonucu yaralanmış ise, sigortalıya “iş kazası ve meslek hastalığı sigortası” dalından bağlanan gelirler, yasada öngörülen miktarla sınırlı olmak üzere, tazminattan indirilir. İndirilecek miktar, sorumlu işveren ise bağlanan gelirlerin “ilk peşin değeri, sorumlu üçüncü kişi ise “ilk peşin değerin yarısı” kadardır.(5510 S.K.21.Md.). Trafik iş kazasında işverenin sorumlu tutulabilmesi için, işverenin veya çalıştırdığı kazalı dışındaki bir işçinin kusurlu olması gerekir.(21 HD.01.11.2001 T, 6489-7279)
7. Özel Sigorta Ödemeleri
Karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası, ihtiyari mali sorumluluk sigortası ve işverenin iş yerinde meydana gelebilecek iş kazalarına ilişkin sigortalıları yararına sorumluluk sigortası yaptırması halinde hesaplanan zarar tutarından bu sigortalar nedeniyle yapılan ödemeler düşürülür. Sorumluluk sigorta ödemelerinin yapıldığı tarihten, hesap rapor tarihine kadar işlemiş yasal faizi de hesaplattırılarak, sigorta ödemelerinin işlemiş yasal faizi ile birlikte hesaplanan zarardan düşülmesi gerekiyor. Nitekim bu husus mevzuatta açıktır. Gerçekten de 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 130. Maddesi ile denkleştirme yapılacağı açıkça düzenlenmiştir.
Faiz Hesabı; F=|A (Anapara) x N (Faiz Oranı) x T (Süre)|/360 formülüne göre yapılacak ve işlemiş yasal faiz tutarları bulunacaktır.
8. İşverence Yapılan Ödemeler
6098 sayılı TBK’nun 55. Maddesi 1. Fıkrası 2. Cümlesine göre ”…ifa amacı taşımayan ödemeler…zarar ve tazminattan indirilemez.” Bu hüküm uyarınca işverenin, ifa amacı taşımayan ödemeleri tazminattan indirilmesi mümkün değildir.
9. Üçüncü Kişilerce Yapılan Ödemeler
Bir kimsenin uğramış olduğu zarar nedeniyle, üçüncü kişilerce yapılan yardımlar, kural olarak, zarardan indirilmez. Çünkü bu tür yardımlar, sorumluyu borcundan kurtarmak için değil, zarar göreni korumak için yapılır. Fakat, karşılıksız yardım yapan üçüncü kişi, yapmış olduğu ödeme ile sorumluyu borcundan kurtarmayı amaçlamış olabilir. İşte böyle bir durumda yapılan ödeme miktarınca, kasız fiil sorumlusunun sorumluluğu azalmış olur.
TBK’nun 55. Maddesine göre de ifa amacı taşımayan ödemeler zarar ve tazminattan indirilemez. Bu hüküm uyarınca üçüncü kişilerce yapılan ödemenin haksız fiil sorumlusunun borcunu karşılamak adına yapıldığının ispatlanması gerekmektedir. Yani ifa amacı taşımayan üçüncü kişilerce yapılan ödemelerin tazminattan indirilmesi mümkün değildir.
Sonuç: İnsan zararlarının giderilmesinde amaç, insanın üstün değerini yansıtır biçimde daha elverişli koşullarda giderilmesini sağlama olmalıdır. Vücut bütünlüğünün ihlali hallerinde hangi zarar kalemlerinin istenebileceği, Türk Borçlar Kanununu 54. Maddesinde özel olarak hükme bağlanmıştır. Türk Borçlar Kanununu 54. Maddesinde bedensel zararlar; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak düzenlenmiştir. Bu hükmün hemen ardından gelen Türk Borçlar Kanununu 55. Maddesinde de, vücut bütünlüğünün ihlali ve ölüm halinde maddi tazminat miktarının belirlenmesi düzenlenmiştir. Vücut bütünlüğünün ihlali hallerinde, bazen, zarara uğrayan kimse, haksız fiil neticesinde bazı menfaatler elde etmiş olabilir. Vücut bütünlüğünün ihlal edilen kişinin, haksız fiile nedeniyle zenginleşmesine engel olmak için, haksız fiil sonucu elde edilen yararların, zarardan tenzil edilmesi yani denkleştirilmesi gerekmektedir. Fakat bunun için zarar veren olay ile oluşan yarar arasında illiyet bağının olması gerekiyor.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
- Aşçıoğlu, Çetin, Trafik Kazalarında Hukuki Sorumluluk ve Tazminat Davaları, Ankara 1989.
- Aydın Özdemir, Elif, Akit Dışı Sorumlulukta Maddi Zarar ve Tazmini, Adalet Yayınevi, Ankara 2013.
- Balcı, Mesut, İş Kazası veya Meslek Hastalığından Doğan Maddi ve Manevi Tazminat Davaları(Eski ve Yeni Borçlar Yasası, Ticaret Yasası ve Hukuk Muhakemeleri Yasasına Göre Açıklamalar, İş, Trafik-İş Kazaları, Sigortacının Sorumluluğu-Rücu Davaları), 2. Baskı, Ankara 2011
- Gökcan, Hasan Tahsin, Haksız Fiil Sorumluluğu ve Tazminat Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2010.
- Karadeniz Çelebican, Özan, Roma Hukuku( (Tarihi Giriş- Kaynaklar-Genel Kavramlar-Kişiler Hukuku-Hakların Korunması) Yeni Medeni Kanununa Uyarlanmış 13. Basım, Ankara 2008, s. 253.
- Kılıçoğlu, Ahmet M., Borçlar Hukuku Genel Hükümler (Yeni Borçlar Kanunu’na Göre Hazırlanmış), 14. Bası, Ankara 2011.
- Kudat, Arkun, Cismani Kazalardan Doğan Zararlar Nasıl Değerlendirilir, Ankara 1966
- Narter, Sami, Kusursuz Sorumluluk Haksız Fiil Sorumluluğu ve Tazminat Hukuku, Ankara 2014.
- Nomer, Haluk Nami, Haksız Fiil Sorumluluğunda Maddi Tazminatın Belirlenmesi, İstanbul 1996
- Öztürkler, Cemal, Uygulamanın İçinden Ölüm ve Bedeni Zarar Hallerinde Maddi Tazminatın Hesaplanması Teknikleri, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2003
- Tandoğan, Haluk, Türk Mes’uliyet Hukuku (Akit Dışı ve Akdi Mesuliyet), Vedat Kitapçılık, İstanbul 2010.
- Tekinay, Selahattin Sulhi/Akman, Sermet/Burcuoğlu, Haluk/Altop, Atilla, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, İstanbul 1993.
- Tekinay, Selahattin Sulhi, Ölüm Sebebiyle Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1963.
- Topuz, Murat, İsviçre ve Türk Borçlar Hukuku ile Karşılaştırmalı Olarak Roma Borçlar Hukukunda Maddi Zarar ve Bu Zararın Belirlenmesi, İstanbul 2011, s. 114-115; Şahin, Ayşenur, Vücut Bütünlüğünün İhlalinden Doğan Zarar ve Tazmini, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XV, Yıl 2011, S.2.
- Yargıtay İçtihatları.
[1] Karadeniz Çelebican, Özan, Roma Hukuku( (Tarihi Giriş- Kaynaklar-Genel Kavramlar-Kişiler Hukuku-Hakların Korunması) Yeni Medeni Kanununa Uyarlanmış 13. Basım, Ankara 2008, s. 253.
[2] Aydın Özdemir, Elif, Akit Dışı Sorumlulukta Maddi Zarar ve Tazmini, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, s. 47.
[3] Nomer, Haluk Nami, Haksız Fiil Sorumluluğunda Maddi Tazminatın Belirlenmesi, İstanbul 1996, s. 33 vd.
[4] Topuz, Murat, İsviçre ve Türk Borçlar Hukuku ile Karşılaştırmalı Olarak Roma Borçlar Hukukunda Maddi Zarar ve Bu Zararın Belirlenmesi, İstanbul 2011, s. 114-115; Şahin, Ayşenur, Vücut Bütünlüğünün İhlalinden Doğan Zarar ve Tazmini, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XV, Yıl 2011, S.2, s. 125.
[5] Aydın Özdemir, s. 72; Şahin, s. 129.
[6] Aşçıoğlu, Çetin, Trafik Kazalarında Hukuki Sorumluluk ve Tazminat Davaları, Ankara 1989, s. 171.
[7] Öztürkler, Cemal, Uygulamanın İçinden Ölüm ve Bedeni Zarar Hallerinde Maddi Tazminatın Hesaplanması Teknikleri, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2003, s.112.
[8] Şahin, s. 132.
[9] Tekinay, Selahattin Sulhi/Akman, Sermet/Burcuoğlu, Haluk/Altop, Atilla, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, İstanbul 1993, s. 604.
[10] Gökcan, Hasan Tahsin, Haksız Fiil Sorumluluğu ve Tazminat Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2010, s. 632.
[11] Aşçıoğlu, s. 173.
[12] Balcı, Mesut, İş Kazası veya Meslek Hastalığından Doğan Maddi ve Manevi Tazminat Davaları(Eski ve Yeni Borçlar Yasası, Ticaret Yasası ve Hukuk Muhakemeleri Yasasına Göre Açıklamalar, İş, Trafik-İş Kazaları, Sigortacının Sorumluluğu-Rücu Davaları), 2. Baskı, Ankara 2011, s. 619.
[13] Aydın Özdemir, s. 75.
[14] Şahin, s. 135-136.
[15] Aşçıoğlu, s. 173.
[16] Gökcan, s. 640; Şahin, s. 137.
[17] Tekinay, Selahattin Sulhi, Ölüm Sebebiyle Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1963, s. 201 vd.; Aşçıoğlu, s. 174.
[18] Gökcan; s. 640.
[19] Narter, Sami, Kusursuz Sorumluluk Haksız Fiil Sorumluluğu ve Tazminat Hukuku, Ankara 2014, s. 824; Kudat, Arkun, Cismani Kazalardan Doğan Zararlar Nasıl Değerlendirilir, Ankara 1966, s. 40; Yargıtay 4. HD. 18.9.1979 Gün 1979/5480 E. ve 1979/9818 K. Sayılı İlamı.
[20] Şahin, s. 143-144.
[21] Öztürkler, s. 72.
[22] Tandoğan, Haluk, Türk Mes’uliyet Hukuku (Akit Dışı ve Akdi Mesuliyet), Vedat Kitapçılık, İstanbul 2010, s. 46.
[23] Kılıçoğlu, Ahmet M., Borçlar Hukuku Genel Hükümler (Yeni Borçlar Kanunu’na Göre Hazırlanmış), 14. Bası, Ankara 2011 , s. 298-299.
[24] Öztürkler, s. 75.